

Umudunuzu hiçbir zaman yitirmeyin çünkü 1976 yılında Slyvester Stallone cebinde sadece 100 doları kalmış ve parasızlıktan köpeğini satmaya çalışan (Rocky 1 deki köpek Sly’nin gerçek köpeğidir) 30 yaşına geldiği halde hepi topu 3 filmde oynamış, senaryosunu kendisi yazan ama yapım şirketleri başrolde kendisi oynamak ıstediği için red yiyen bir başarı öyküsüdür.
1976’dan 2019 yılına kadar 43 yıllık sürede koca bir nesle daha 3. raund da yenilmemeyi öğretmiştir Rocky. Kanser hastalarına umut olup kazanma azmiyle hastalığı yendirendir.
Şahsım adına en kült filmler kategorisinde Rocky’nin bu ilk filmi protokolde Fight Club’la eş değerdir. Bu film koca kaslı oğlanımız Rocky’nin sadece vurdulu kırdılı bir dövüş filmi değildir. Varolamayıştan varoluşa, zeminden en yukarıya, kaybedenden kazanana…
İlk izlediğimde deri ceketli, dar paçalı, şapkalı ve beyzbol toplu bu abimizin olayını anlamamıştım. boks sevmem zaten, ne özelliği vardı ki bu filmin? Sonradan anladım. Adamın hayallerini gerçeğe çevirmesini, bir ressamın boş tuvale hayalinde gördüklerini çizmesi gibi hayatı boyadığını, bir hayat ressamı olduğunu ve istediği her şeyi gerçekleştirdiğini sonradan anladım. saygı duydum. acı çekmediğinden değil, en güçlü veya en akıllı olduğundan da değil, ne istediğini bildiğinden ve pes etmediğinden saygı duydum bu karaktere.
Philedelphia’nın 3.sınıf banliyösünde hayatını devam ettiren, küçük dünyasında mutlu olan, duygusal, çekingen ve içine kapanık boksörün öyküsü…Ne zaman yılmanın eşiğine gelsem Rocky’yi düşünürüm. Onun azmini, yaralara dayanmasını, iyimserliğini, vefakarlığını. Çektiği çilelere mağlup olmayışını, hakaretlere yenilmemesini, ayağa kalkıp kaderin yüzünün tam ortasına yumruğu indirmesini. “Hey Adrian” dedikten sonra “başardım!” diye bağırıp şampiyonluk kemerini havaya kaldırmasını…En ezilen sinema karakterlerinden biridir aslında Rocky. Pek havalı sayılmaz. Onu sevmemizi sağlayan şeyler devasa kasları değildir. Onu severiz çünkü o aslında bir kaybedendir. Ne zekidir, ne çok yakışıklı. Hiçbir yeteneği yoktur, fakirdir tıpkı bizim gibi. Sevdiği tipsiz bir kız vardır, başlarda ondan bile kolay kolay pas alamaz. Rocky kaybedenler kulübünün en asil üyesidir ama kaybederken kazanmayı bilmiştir. Adrian hiçbir zaman Rocky için itici güç olmamış, hocası ancak Apollo maçı ayarladığında Rocky’nin üzerine düşer. Ondan önce ise hakaret eder, salonundan kovar. Yani Rocky hep yalnızdır aslında. İşte böylesine bir kaybeden olmasına rağmen kaderin kırbaçlarına boyun eğmez, olmak ile olmamak arasında “olmayı” seçer. Kazanma hırsı ile değil, mücadele azmi ile çıkar yola. “Kazanamam” der Adrian’a, “ama eğer gong çalana kadar ayakta kalırsam hayatımda ilk defa sokak serserisi olmadığımı anlayacağım.” bu saatten sonra artık bizim bir parçamızdır, o vurunca biz vurmuş oluruz, düşünce biz de düşeriz. Maçı kazanıp kazanmaması önemli değildir. Amaç Apollo’yu değil, hayatı yenmektir. 1976’dan 2019 yılına kadar 43 yıllık sürede koca bir nesle daha üçüncü raund da yenilmemeyi öğretmiştir Rocky. Her kazanamayacağına inanılan sınav öncesi izlenendir, kanser hastalarına umut olup kazanma azmiyle hastalığı yendirendir. Küçük insanlara gerçek zaferin ne olduğunu göstermiştir.
pek çok sefer denedin ama yenildin,
olsun bir kez daha dene.
gene yenil,
ama bu sefer daha iyi yenil.